St.Thomas Aquinas' da Tanrı’nın Mahiyeti Hakkındaki Bilgimiz

 St.Thomas Aquinas' da Tanrının Mahiyeti hakkındaki Bilgi, İnsanın sahip olabileceği bir bilgi türü müdür?

ÇAĞATAY GÜRSES

        Tanrının nasıl bir varlık olduğu ve varlığının inançtan öte bilgi konusu olup olmadığı
teoloji ve felsefe alanında üzerinde önemle durulan konuların başında gelmektedir.

        Pek çok düşünür farklı görüşler ileri sürmüş ve çeşitli açıklamalarda bulunmuşlardır.
        Ancak üzerinde anlaşılan nokta "Tanrının mahiyetinin, idrakimizin ve her türlü tanım ve tasavvurumuzun ilerisinde" oluşudur. Bazı kimseler için bu nokta ateizm' in kaynağı olmuştur. Çünkü Tanrı, tamamen duyum ötesi yani özü algılanamayan ve ne olduğu bilinmeyendir. Dolayısıyla böyle bir varlığa inanma ve ne olduğunu anlamaya çalışma gayreti boş bir uğraşıdır. Çoğu kimseler için ise "Tanrı'nın idrakimizin ilerisin de olması" olgusu inançsızlık için yeterli bir sebep olmamış, tersine O'nun en yetkin varlık olduğunu ileri sürerek sınırlı güce sahip olan aklımızın Tanrı'nın var olduğunu anlayabilmekle beraber özünün nasıl olduğunu kavrayamayacak güçsüzlükte bulundurulduğu ifade edilmiştir. (TOPALOĞLU Aydın, Farabi ve Thomas Aquinas'a göre Tanrı'nın varlığı ve sıfatları, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İzmir 1988.)

Thomas Aquinas'ın görüşleri ikinci gruba dahil olanlar ile aynıdır. Söyle ki;
        Aquinas' a göre, insanın Tanrı hakkında sahip olabileceği iki türlü bilgi vardır. Teslis (üçlü birlik) gibi, Tanrı'yla ilgili bazı bilgiler insan aklını aşar. Buna karşın, insan, Tanrı'nın varlığı ve birliği gibi konulara dair bilgilere akılla ulaşabilir. İnsanın Tanrı'yla ilgili bazı bilgilere ulaşamamasının nedeni, bilgilerimizin duyu verilerine dayanmasıdır. Duyu verileri bize Tanrı'yı özü itibariyle tanıtamaz. Bununla birlikte, bu verilere dayanarak Tanrı'nın varlığı ve birliği gibi, O'na izafe edilebilecek bazı özellikleri tespit  tmek mümkündür. Bu sebeple, insanın hiçbir şekilde Tanrı'yla ilgili bilgi edinemeyeceğini düşünmek yanlıştır.(Muhammet Tarakçı, St.Thomas Aquinas, İz Yayıncılık, İstanbul, 2006, s.26.)

         Tanrı, yetkinliğin en son derecesinde bulunmaktadır. Zihnimizin onu kavraması ve ona ulaşması zevklerin en büyüğüdür. Ancak çeşitli sebeplerden dolayı bizler Tanrı'yı olduğu gibi idrak edemez, kavrayamağız. Aquinas' a göre bizler tanrının özünü olduğu şekliyle anlayamaz, herhangi bir şekilde tasavvur edemez, sahip olduğumuz akli gücümüzle onu mükemmel suretle kavrayamayız.
          Filozofumuza göre tanrının özü, idrakimizin ve onun için kullanmış olduğumuz kelimelerin ne ifade ettiğinin ötesindedir. Her ne kadar bizler onun basitliğini göstermek için soyut, cevher ve tamlığını göstermek için somut terimler kullanıyor isek de, bunlar daha ziyade tanrının ne olduğunu değil de ne olmadığını belirler.
      St.Thomas'a göre Tanrı sonsuzdur. Sonsuz bir varlık olan tanrı, sonlu bir varlık olan insan tarafından sonsuz bir şekilde kavranamaz.Bizler bu hayatta olduğumuz müddetçe ruhlarımız beden içerisindedir. Ölümlü hayatın dışına çıkıncaya kadar Tanrı'yı göremeyiz.
           Çünkü ilahi öz. Maddi şeylerin tabiatından dolayı bilinemez. Zihni gücümüzün yetersiz oluşu ve sonlu olmamız tanrı idrakimizin eksik olmasının nedenlerindendir. Bu hayatta onu gözle göremeyişimizin bir diğer sebebi de onun cismani bir varlık olmamasıdır. (Age, s.3. 5 Mehmet Ata AZ, İlahi Basitlik Bağlamında Tanrı'nın Bilinebilirliği İbn Sina ve Thomas Aquinas Örneği, ANKARA ÜNİVERSİTESİ,SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ,)


            Aristoteles'in metafizik kitabı "İnsan doğal olarak bilmek ister" cümlesiyle insanın doğasının bilmeği nasıl arzuladığını vurgular. Böyle bir vurgu yapmasının nedeni insanın metafizik varlıkları anlamlandırma ve bilmesindeki isteği dile getirmek içindir. Thomas Aquinas da eserinde bu düşüneceği "doğal bilme isteği" olarak ele alır. Aquinas da Aristoteles’i takip ederek Tanrı'nın bilinmesi ve insanın doğal olan bilme isteğine dair tespitlerde bulunur. Bütün insanlarda gördüğü şeylerin nedenini bilmeye yönelik doğal bir istek olduğunu ileri sürer. Thomas Aquinas, tüm insanlarda bulunan ve bir türlü bastırılamayan bu bilme isteğini, kendi dışında var olan iyi ve mükemmel olana bir yöneliş olarak ele alır. Bu bilme isteği, ilk önce nesnel dünyada, gördüğümüz şeylerin gerçekliğinden de, hakikatti kavranma isteği şeklindeyken zamanla, duyulur dünyanın ötesindeki gerçekliği kavrama ve anlama isteğine dönüşür. Zihnimiz kendi dışındaki hakikatti kavradığı anda, onların da arkasında var olan nihai gerçeği anlamaya yönelir.

      Özsel olarak içimizde bulunan bilme isteği sayesinde, varlığı sorgulayıp varlığın
mahiyetini ve gerçekliğini bilmek isteriz. Bu isteği güdüleyen temel his de mükemmel olmayan, noksan yapımızın nihai, mükemmel ve mutlak olanı bilme isteğidir. Tanrı’yı bilme
isteğini de bu bağlamda ele alan Aquinas’a göre, Tanrı’nın biline bilirliği sorunundan kastın, Tanrı’nın bilinip bilinemeyeceği değil aksine Tanrı’nın nasıl ve ne kadar bilinebileceğidir.(Muhammet Tarakçı, Age, s.27-28.)

  İnsanın maddi bir varlık olması ve duyular dünyasında yaşaması, insan zihninin maddi nesneleri kavramasını kolaylaştırırken; soyut nesnelerin maddi objelerden farklı bir yapıda olması, insan zihninin onları kavramasını zorlaştırmaktadır Bundan dolayı Aquinas, insan zihninin, maddeyle sınırlandırılmış varlıklardan farklı olan Tanrı’yı, maddi objeleri ihâta edip kavradığı gibi kavramayacağı sonucuna varırlar. Aynadaki yansımada olduğu gibi, Tanrı’nın zatını doğrudan kavramak yerine, sadece zatını nesnel dünyadaki yansımaları olan fiillerinin sonuçlarını müşâhade ederek, zât’a ilişkin dolaylı bilgi elde edilebilir.

       Thomas Aquinas, Tanrı'nın varlığı ile ilgili geliştirmiş olduğu beş delili Summa Theologiae adlı eserinde özet şekilde ele alırken, Summa Contra Gentile adlı eserinde daha ayrıntılı ele alıp tartışmıştır.
        Kısaca ifade edilecek olursak, insan, kendi çabasıyla Tanrı'nın özüne ait şeyleri değil, ancak O'na izafe edilebilecek sıfatları tespit edebilir. İnsan aklını aşan bilgiler, doğaüstü bir yolla insana bildirilir. Bu bilgiler, her ne kadar insan aklını aşsa da, akla aykırı şeyler değildir. Bununla birlikte, Aquinas'ın da kabul ettiği gibi, dinler arasında en çok Hristiyanlık'ta insan aklını aşan bilgi ve dogmaların bulunduğu görülmektedir.
        Düşünürümüz bir yanda ilahiyat alanında insan aklının ulaşabileceği konuları ele alacak ve bunu yaparken muarızlarını ikna etmek için felsefi argümanlar kullanacaktır. Diğer yanda ise, insan aklını aşan konuları açıklarken, Kutsal Kitap cümlelerini delil göstererek Katolik inancının doğruluğunu ispat etmeye çalışacaktır.
       Aquinas, akılla açıklanabilecek konular arasında, öncelikle Tanrı'nın varlığı, birliği, sıfatları, tikelleri bilmesi gibi bizzat Tanrı'yla ilgili konuları; daha sonra, Tanrı'nın alemi ve varlıkları yaratmasını; son olarak da, Tanrı'nın alemi yönetmesine ve aleme koyduğu düzene ilişkin meseleleri ele almaktadır.
      Aquinas, "Tanrı'nın varlığı kanıtlanabilir mi?" sorusuna, Tanrı'nın varlığını ispatta "Beş yol" bağlamında kanıtlanabileceğini ifade ederek her bir delili ayrı ayrı el alır. Aquinas'ın önermiş olduğu beş delilden üçünün kozmolojik delilin farklı versiyonları olup a posteriori bilgiye dayalı olduğu, dördüncü delilin daha çok Platon - İbn Sina'nın geliştirmiş oldukları delillerinden alınma olduğu söylenebilir. Aquinas'ın önermiş olduğu Tanrı'nın varlığıyla ilgili deliller sebep-sonuç ilişkisi bağlamında Tanrı'nın nihai, ilk, yeter ve gaye sebep olarak tasvir edildiği kanıtlamalardır.(Mehmet Ata AZ, "Thomas Aquinas'ın Tanrı Tasavvuru”, Doğudan Batıya Düşüncenin Serüveni, C II, İnsan Yayınları, İstanbul, 2015)

        Thomas'a göre, insan iki rasyonel kapasiteye sahip bir varlık olarak yaratılmıştır. Bu kapasitelerden birincisi akıldır ve duyu verilerinden hareketle genel birtakım çıkarımlarda bulunma sürecini ifade eder. İkincisi ise ilk ilkelerin ve "iyinin yapılması ve kötünün sakınılması gereken şeyler" olduğunun bilgisi türünden "apriori" hakikatlerin deneysel olmayan sezgisine karşılık gelir. Bu açıdan bakıldığında denilebilir ki , Aquinalı Thomas bir yandan duyu verilerini merkeze alan ve aklı söz konusu duyu verileri üzerinde işlem yapan bir kapasite olarak kabul eden bir yaklaşım sergilerken, diğer yandan da akıldan daha üstün bir bilme yetisi olan ve sezgiyi de muhtevasında barındıran "intellekt" üzerine vurgusuyla, deneysel olanın ötesine taşınan bir düşünce tarzı ortaya koyar. Thomas'ın tanrının varlığını ispatlama doğrultusunda geliştirdiği yaklaşımlarda, her iki bilme kapasitesi de iş başındadır. Örneğin hareket delilinde, her hareketin bir hareket ettiricisi olması gerektiği yargısı aklın deneysel olandan hareketle ulaştığı bir sonuç iken, hareket zincirindeki bütün bağlantıların zorunlu olmadığı , ilk ilke anlamında bir açıklamanın yapılması gerektiği , bunun ise gözlemlenebilir olan fenomenlerin hesabını veren hareketsiz bir hareket ettiriciye tekabül ettiği sonucu "intellekt" yoluyla elde edilir. Bu iki yeti aynı zamanda tanrının doğası hakkında da bilgi edinmeye hizmet eder. Zira rasyonel araştırma yoluyla tanrının sonsuz doğası kavranamasa da, O'nun ne olmadığı hakkında bilgi sahibi olmak mümkündür.(KÜÇÜKALP Kasım, CEVİZCİ Ahmet, Batı Düşüncesi Felsefi Temeller, İsam Yayınları, Ankara,2009, s.99-100.)

         Thomas’a göre insanın bir şeyin özünü kavrayış şekli onun vasıflarını bilme şeklini de belirlediği bilinen bir husustur. Fakat insan aklı tabiî gücü ile Tanrı’nın özünü kavrayabilecek güçte değildir. İnsan bilgisinin kaynağı olan duyusal varlıklar da insan aklını ilâhî özün tabiatını kavrama noktasına ulaştıramaz. Benzer bir sonuca akıllar arasındaki derecelendirme yoluyla da ulaşabiliriz. Normal seviyede akla sahip olan bir insanın kavrayamadığı birçok şeyi bir filozof kavrayabilir. Bir melekle insan arasındaki kavrayış farkı ise sıradan insanla filozof arasındaki kavrayış farkından çok daha fazladır. Tanrısal akıl ile melekî akıl arasındaki fark ise insan aklı ile melek aklı arasındaki farktan daha da fazladır. Çünkü ilâhî akıl, tanrısal özle bir olduğundan, tanrısal özü ve onun akledilir tüm sıfatlarını kavrarken, melek tabiî bilgisiyle Tanrı’nın kavradığı her şeyi kavrayamaz. Durum böyle olunca Thomas, filozofun elde ettiği bilgiyi kavrayamayan sıradan bir insanın bu bilgiyi inkâr etmesi nasıl bir ahmaklıksa, melekler aracılığı ile vahiy edilen hakikati akıl ile tahkîk etme imkânı yok diye inkâr etmenin de o derece, hatta daha büyük bir ahmaklık olduğunu söyler. Thomas bu görüşünü Aristo’nun şu ifadesine de atıf yaparak desteklemeye çalışır: “Yarasanın gözlerinin gün ışığı karşısındaki durumu neyse, ruhumuzdaki aklımızın şeyler içinde doğaları gereği apaçık olanlar karşısındaki durumu odur.”(İSKENDEROĞLU Muammer, "Thomas Aquinas'ta iman, teoloji ve akıl ilişkisi", DÎVÂN İlmi Araştırmalar, (2004/1), s.213.)

       Bahsettiğimiz bu fikirleri dile getiren Aquinas hemen ardından bu fikirlerini
Kutsal Yazılar ile temellendir. Söyle der; 
      "Bu gerçeğe Kutsal Yazılar da tanıklık eder: Tanrı’nın derin sırlarını anlayabilir misin; Her Şeye Gücü Yeten’in sınırlarına ulaşabilir misin?(Kitab-ı Mukaddes, Eski Ahit, Eyüp 11:7) Ve Tanrı öyle büyüktür ki, O’nu anlayamayız.(Kitab-ı Mukaddes, Eski Ahit, Eyüp 36:26) Ve Bilgimiz de, peygamberliğimiz de sınırlıdır. (Kitab-ı Mukaddes, yeni Ahit, 1. Korintler 13:9)
       Dolayısıyla, aklımız almasa da, Tanrı’ya dair söylenen her şeye, Manichean’lar (Üçüncü ve Beşinci yüzyıllar arasında rağbet bulan ve Zerdüştlük’ten esinlenip hem Allah’a hem Şeytan’a inanan bir mezhep mensupları.)  ve diğer imansızlar gibi, hemen yalandır dememek gerekir."(Aziz Thomas Aquinas, Summa Contra Gentiles, Haz: Alev Alatlı, Alfa yayıncılık, s.384.)


 Tanrının Sıfatlar

          Daha önce de belirtildiği gibi, Tanrı hakkındaki bazı bilgileri (teslis, enkarnasyon) insan aklının tek başına algılaması mümkün değildir. Bunun sebebi, yetileri sınırlı olan insan aklının, Tanrı'nın özünü bilme i:nkanının bulunmamasıdır. Tanrısal özü bilme imkanından yoksun olan insan, Tanrı hakkında iki yoldan biriyle bilgi edinebilir. Birinci yol, negatif teoloji olarak adlandırılan ve Tanrı'nın ne olmadığını ortaya koymaya çalışan yöntemdir. Bu yönteme göre, Tanrı' dan ne kadar çok şey tenzih edilirse, Tanrı hakkında o kadar çok ve sağlam bilgi edinilmiş olur, zira bir şeyi, diğerlerinden ayıran özellikleri bildiğimiz zaman onu daha iyi tanımış oluruz. Tanrı hakkında bilgi edinmenin ikinci yolu, benzetme (analoji) yöntemidir. İnsan, alemdeki güzellik ve mükemmelliklerden hareketle, benzer güzellik ve mükemmelliklerin Tanrı' da en üstün şekliyle var olacağını düşünüp
"benzetme" yaparak Tanrı hakkında bazı bilgiler edinebilir.(Muhammet Tarakçı, Age, s.42)

  • 1. Tenzihi Sıfatlar (Negatif Teoloji)
         Aquinas'a göre, ne Tanrı'yı herhangi bir cins kapsamına sokmak ne de Tanrı'nın özünü açıklayacak sıfatları tespit etmek insan aklının yapabileceği bir şeydir. Bu durumda geriye sadece, Tanrı'nın ne olduğunu değil, ne olmadığını tespit etmek kalmaktadır. Burada tenzihi sıfatların Tanrı hakkında doğru bilgiler verip veremeyeceği meselesi gündeme gelmektedir. Tenzihi sıfatlar, Tanrı'nın ne olduğunu açıklayamadığı için O' nun hakkında tam ve mükemmel bilgiler sunamaz. Bununla birlikte, Tanrı hakkında hiç bilgi sahibi alamamaktansa, eksik bilgi sahibi olmak yine de tercih edilebilir bir durumdur.
         Tanrı'ya ilişkin ne kadar çok tenzihi sıfat tespit edilirse, O'nun hakkında o kadar çok bilgi sahibi olunacaktır. Söz gelimi, Tanrı "ilinek (araz) değildir" demek, O'nu bütün ilineklerden ayırt etmek anlamına gelir. Tanrı'nın bir cisim olmadığını söylemek ise, O'nu bazı tözlerden ayıracaktır. Bu şekilde negatif teolojiyle Tanrı hakkında bilgi sahibi olmaya devam edilirse, Tanrı, kendisinin dışındaki bütün varlıklardan ayrılmış olacaktır. Aquinas'ın tenzih yoluyla ulaştığı ilk bilgi, Tanrı'nın başlangıcının ve sonunun olmamasıdır. Bu bilgiyi, Tanrı'nın varlığını kanıtlamak için kullanılan ilk delille ilişkilendirerek açıklamak mümkündür.(Muhammet Tarakçı, Age, s.42 - 43.)

ÇAĞATAY GÜRSES

Yorumlar

  1. Your Affiliate Money Making Machine is waiting -

    And making profit with it is as simple as 1---2---3!

    Here is how it all works...

    STEP 1. Tell the system which affiliate products the system will advertise
    STEP 2. Add PUSH BUTTON TRAFFIC (it LITERALLY takes JUST 2 minutes)
    STEP 3. Watch the affiliate products system grow your list and upsell your affiliate products all for you!

    Are you ready???

    Click here to launch the system

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Spinoza'nın Ahlak Öğretisi

Platon Devlet 6 Kitabının İncelemesi